Telefon

+90 232 512 07 84 (pbx)

Tire

 TİRE

Tire bundan 5000 yıl önce ön Asyanın ilk yerleşik kavmi olan Pelasgların üç kabilesi tarafından kurulmuştur. Şehrin ismi tüm Hint-Avrupa dillerinde üç anlamına gelen three kelimesinden gelmektedir. Şehrin klanatasasının ismi Tyrannosdur. Hititlerden önce Tire şehri vardı ve yaşayanlar Pelasglar, Luwiler, Meonyalılar ve Turşalardı. Turşaların yani Tirelilerin 150 savaş arabasıyla Kadeş savaşında (İ.Ö. 1285) Hititlerin yanında savaştıklarını Hattuşa (Boğazköy) arşivlerinden öğreniyoruz. Bölgeye Pelasglar ana tanrıçalarının isimlerini vererek Asia demişlerdir. Tirenin ismi çeşitli kaynaklarda Thira, Thyeira, Tyrha, Apeteira, Teira olarak geçer. Bu isim zenginliği bile şehrin eskiliğinin en somut delilidir.


 İ.Ö. 642 yılında Lidya kralı Alyattes tarafından Tire Kimmerlerden geri alınır. Bu dönemde daha sonraki Lidya Kralı Kroisosu ziyarete gelerek ona mutluluk ve şanslılık adına bir ders veren ünlü Atinalı filozof ve devlet adamı Solon, Tireye gelerek Güme dağlarındaki bir sayfiye evinde günlerini geçirirken; bir Tireli heykeltıraş Solonun büstünü yapar. Bu büstün Romalılar döneminde yapılmış bir kopyası bugün Tire müzesinde bulunmaktadır. Tire daha sonra İ.Ö. 547-İ.Ö. 333 yılları arasında Perslerin Sardes sarplığına bağlı bir şehir olarak tarihteki yerini alır.

İ.Ö. 333 yılında Gronikos savaşından sonra şehir Büyük İskenderin eline geçer. Sardesten Efes’e giderken büyük İskender Tirede kalır. İ.Ö. 323 yılında bir veliaht bırakmadan ölmesi üzerine Büyük İskender’in generallerinden Lysimakosun, ondan da Bergama krallığının eline geçer. Son Bergama kralının vasiyetnamesine göre de Romalılara bırakılmıştır. (İ.Ö.133) Böylece Efes merkezli Previncia Asia (Asya eyaleti) kurulmuş olur.

Tirenin Romalıların hâkimiyetine geçmesinin ardından Roma senatosunda Kaystros (Küçük Menderes) senatörlüğü oluşmuştur. 395 yılında imparatorluk doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılınca Tire, Bizans imparatorluğunun Anatolia Themasında kalmıştır. Bizans döneminde Tire piskoposluğu Anadolunun yedi büyük piskoposluğu arasındadır. Kalkedon(Kadıköy), Nikea (İznik), Ephesos (Efes) konsüllerine Thyra ve Thira isimleri altında katılır. İkonoklast(ikonkırıcı) dönemde ikonistler Tire ve çevresindeki mağaralarda ibadet ederler. Bu yüzden dönemin Bizans tarihçileri Tireye keşişler şehri ismini verirler.

1308 yılına gelindiğinde Anadolu Selçuklu devletinin yıkılması üzerine Menteşe Beyinin damadı Emir Sasa Bey, Tireyi Bizanslılardan alarak ilk kez Türk egemenliğine katar. 1310 yılında ise Tire Aydınoğulları beyliğinin yönetimindedir. Bu dönemde Tireden “su kanalları ile sulanan bahçeler içinde güzel bir belde, mabetler ve medreseler şehri” olarak söz edilir. Tire 1423 yılında Osmanlı Komutanı Kara Yahşi Bey tarafından Osmanlı Devleti topraklarına katılır. Bu tarihten sonra Tire, “Aydın Sancağı” livası (merkezi) olarak Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde yer alır. Tire, XV. Ve XVI. Yüzyıllarda, Bursa ve Kütahyadan sonra Anadolunun nüfusça ve ekonomice en gelişmiş şehri konumundadır.

TARİHİ TİRE KENT ÇARŞILARI

Tire kent çarşısı Bizans Döneminde bedesten semtidir. Bedesten 8. veya 9. yüzyıl yapısıdır. Fetih ile birlikte Aydınoğlullarının da bu çarşıyı merkez olarak ele aldıkları bilinmektedir. Kısacası bedesten çevresi 14. yüzyıla kadar çarşı konumu özelliğini taşırken, beylik devri çarşısı yukarı çarşısıdır. Ki burası kentin Türkler öncesi çarşısıdır. Bizans bedestenin çevresinden kuzeye doğru oluşan bu çarşı ve pazaryeri Osmanlılarca da kullanılmıştır. Sekiz kubbeli bedesten dört yöne açılan kapıları ile kentin yüzyıllar boyu ana çarşısı olmuştur ki iç dükkânları Rum Bezazların ticarethaneleri olarak çalışmıştır. Bedestenin toplam 28 dükkânı bulunmaktadır. Uzun çarşının doğu ve batısını oluşturan caddelerde mükemmel plan ölçülerine sahiptir.

Bugünkü Tahtakale civarında inşa edilen ilk Osmanlı çarşı planı Halil Yahşi Bey tarafından uygulamaya konulmuş olup 600 yıldır çalışmaktadır. Çarşı bünyesinde mükemmel bir plan ile inşa edilen bu yapılar topluluğu Kutu Han, Arasta ve Tahtakale Hamamı ile birlikte tamamlanmış bir çarşı özelliğini taşımaktadır.

DEREKAHVE

Tirenin Derekahvesi tarih boyunca doğal güzelliği ve geleneksel değerleri ile daima yerli halkın ve ziyaretçilerin ilgi odağı olmuştur. Tire için bu mekânın tarihten gelen çok önemli özellikleri vardır. Türkler hıdrellezi hep bu mekânda kullanmayı tercih ederken, Tirede yaşayan diğer unsurlar da burada bulunan Ayazma nedeniyle Derekahveye (Şükran Dere) adı altında ayrı bir kutsallık atfetmemektedirler. Türklerin hıdrellezi yoğun olarak niçin bu mekânda kutladıklarını Derekahvenin berektli yeşilliğine ve bir zamanlar doğal yollardan gürül gürül akan deresine bakarak bereketi ve baharı temsil etmesine bağlamak uygun görülürken, Tirede yaşan Hıristiyan Rumların da burada bulunan üst katı mescit alt katı ayazma olan dinsel mekânı kutsamaları dinler arası çatışmaların ardından ulaşılan birlikteliğin bir sonucu olduğu bilinmektedir.

Bugün Derekahve, bünyesindeki kafeterya ile ziyaretçilerini kabul etmektedir.

TİRE PAZARI

Tirenin M.Ö. 2000li yıllara dayanan kültürel ve ekonomik geçmişi tarihsel süreci içerisinde coğrafi açıdan önemli ticaret yollarında yer alması ve Osmanlı kentleri içinde önemli bir ticaret merkezi olması Tirede kurulan semt pazarını turistik gezilerin uğrak noktalarından birisi haline getiriyor.

BELEDİ DOKUMA

Dünyadaki jakarlı dokumanın atası sayılan beledi, Tirede 16. yüzyıldan bu yana üretiliyor. 13 ayaklı tezgâhı ustası tarafından bir ayda sıfırdan kurulan, çözgüleri bir hafta 10 günde hazırlanan beledi dokuma, tüm gün çalışılarak en fazla 3 metre dokunabiliyor. Bu yönleri ile bir aile işi ve ortaya çıktığından bu yana da tezgâhlar hep evde kurulmuş. En önemli özelliklerinden birisi kumaşın iki yüzünün de dokunması ve çift taraflı kullanılabilmesi. Diğer önemli özelliği ise 60 cm enindeki dokuma tezgâhında kumaşın boyunun uzatılmasıyla sınırsız sayıda desen oluşturulabilmesi.

KEÇECİLİK

Tire el sanatları içerisinde en zorlarından biri de keçeciliktir. Tire keçeleri kalitesi ile tanınmakta ve akademik amaçla da örnek gösterilmektedir. Günümüzde gelişmekte olan teknolojiyle fabrikasyon keçe üretimi yapılmakta ise de Tirede hala geleneksel yöntemlerle keçe yapımı devam etmektedir.

NALINCILIK

Yöresel özellikleri ile öne çıkıp üne kavuşmuş, kadife üzerine sırma ile işlenmiş nalınların ilk defa Tireli ustalar tarafından yapıldığı söylenir. Çeyiz sandıklarının olmazsa olmazları turistlerin çokça hediyelik eşya olarak tercih ettikleri, günümüzde birçok mekânın şark köşelerini süsleyen nalınlar artık Tirenin simgelerinden biri olmuştur.

URGANCILIK     

Sağlamlığı ve beyazlığı ile Anadolunun her yanında şöhret kazanmıştır. Tire urganı öyle ki Fatih Sultan Mehmet Hanın İstanbulu fethederken Tireli ustaların ördüğü urganlarla gemilerini Haliçe çektirdiği rivayet edilir. Böylece Tire malıdır diye kalitesi marka olmuş Tire urganı kendisini tarih sayfalarından birine bağlamıştır.

EL İŞLERİ

Tire el sanatları içinde özellikle hanımların ürettiği iğne oyaları, danteller, diğer bazı ev malzemeleri, içtenliği, söylenmeyen sözleri ve duyguları yansıtmaktadır. Bu el işleri içinde dünya literatürüne Türk Danteli olarak geçmiş iğne oyaları ise yarı bir güzelliğe sahiptir.

Tirede devam ettirilen diğer el sanatlarının başlıcaları, kabak kemane, yorgancılık, kalaycılık, saraciye, semercilik, körüklü çizme, hasırcılık, ahşap oymacılığı ve nalbantlık olarak bilinmektedir.